15 Aralık 2020 Salı
17 Kasım 2020 Salı
12 Ekim 2020 Pazartesi
''Yoklarla Konuşmak''
Yoklarla Konuşmak / Talking
with the Non-Existent
Sanatçılar: Hera
Büyüktaşcıyan – Mehmet Ali Boran
Küratör: Ahmet Ergenç
Mehmet Ali Boran ve Hera Büyüktaşcıyan’ın, merkezinde iki ‘kuş’un durduğu, hatta kuşların anlatıcı olduğu bu videoları, benzer bir anlatı biçiminin yanı sıra ortak bir derdi de paylaşıyor: geçmişi kurtarmak, geçmişin ‘hayaletleri’ni konuşturmak ve bugünü o kurtarılan hayaletlerle birlikte yeniden okumak. Geçmişi unutturma, tahrif etme ya da hayaletleştirme politikasının temel ideolojik hamlelerlerden biri olduğu düşünülürse, bu iki video da hakim ideolojik anlatıya karşı birer müdahale gerçekleştiriyor. Ve bu müdahaleler, Foucault’nun ‘karşı-tarih’ ve ‘karşı-hafıza’ dediği şeyin yolunu açabilecek birer patika daha açıyor.
Derrida’nın (artık çok bilinen ve üzerine çok konuşulan) hayalet-bilim (hauntology) kavramı bu iki video için de kullanılabilir. Derrida’nın önerdiği yöntem tarihin ya da anlatıların ‘hayaletleri’ne bakmak ve resmi manzarayı ya da anlatıyı yapısöküme uğratmaktı. Ontoloji değil, hontoloji. Varolana değil, varolmayana bakmak. Ya da Sevim Burak’ın dediği gibi: “Yoklarla konuşmak.” Burada, hem Boran hem de Büyüktaşcıyan geçmişin hayaletimsi hikayelerini konuşturuyorlar: ‘yok’ sayılanlarla bir konuşma.
Büyüktaşcıyan, ‘Ne Yerde Ne Gökte’ adlı video işinde bir kuş figürü üzerinden zamanlar arası bir yolculuğa çıkarak, şimdi ile geçmişi üst üste bindirerek bir geçmişi kurtarma hamlesi yapıyor. Bu hamledeki ‘ana-karakter’ Bergama’da bulunan, MÖ 160-150 yılları arasına ait bir ‘papağan mozaiği’nden esinle üretilen bir kuş. Bu kuşun eski zamanların Pergamon’uyla, günümüz Bergaması arasında gidip gelmesi, iki zamanı birbirine bağlıyor: tarih, kayıp, tarih anlatısı gibi kritik mevzular bu kuşun tanıklığıyla anlatılıyor. Bu tanıklık insana geçmişin geçmiş olmadığını, o hayaletlerin taşlarda, yapılarda, coğrafyada titreştiğini hissetiriyor. Anadolu’da bir hayalet dolaşıyor, hontolojik bir kazıyla açığa çıkarılmayı bekleyen bir hayalet.
Boran ise Büyülü Ev adlı videosunda, Mardin’de bir Ermeni aileye ait Kespo malikanesinde ‘kafası koparılmış’ olan bir güvercini ‘protez’ bir kafa takarak onarıyor ve bu ideolojik ve fiziksel şiddete uğramış sembole iade-i itibarda bulunuyor. Burada çok sert bir tahribat var: bir küçük heykelin kafasının koparılması, hem Ermeni mirasının nasıl bir şiddetle yok edildiğinin ifadesi, hem de nekro ve biyopolitikayla alakalı bir şey.
Hem Boran, hem de Büyüktaşcıyan tarihin hayaleti diye de ifade edilebilecek ‘yok-şey’le bugüne müdahalede bulunuyorlar. Bugünü resmi tarihin değil, öteki-tarihin gözüyle yeniden görmek için iki kritik müdahale.
13 Temmuz 2020 Pazartesi
9 Haziran 2020 Salı
10 Şubat 2020 Pazartesi
So Near Yet So Far | Vernissage 15.02.2020 16 bis 20 Uhr | Villa Waldberta Palmenhaus
Uluslararası hareketlilik imkanları yeni sanatçı ağlarını yaratıyor; yeni kolektif sanat pratiklerini hayata geçiriyor. Çağdaş sanat projeleri uluslararası, disiplinler ötesi, çoğul, katılımcı, kolektif olmanın değerini ortaya koyuyor. Buna karşın iletişimin niteliği için aynı şeyi söylemek mümkün mü? Çağdaş sanatın küresel estetiği yereli, farklılığı, çeşitliliği ne derece içeriyor? Merkez çevre hiyerarşilerinin baskısı altında sanatçı kendi coğrafyasının sorunlarını, kendi seyircisini, kendi varlık sorunlarını ne derece paylaşabiliyor? Uluslararası sanat alanında konuşulan dil çoğulluğu ne kadar taşıyor? Uluslararası çağdaş sanat alanında, tüm o ağır kavramsal çerçeveler altında birleşen sanatçılar teorik, estetik bir ortaklığı deneyimleyebiliyorlar mı?
Çok Yakın Ancak Çok Uzak bu sorulara odaklanan iletişimsel bir estetik deneyimdir. Bireysel ve kültürel farklılıkları, öncelikleri, hassasiyetleri ve eğilimleri kaybetmeden çoğulluğu yaratıcılığa koşmak için bir model önermektedir. Atölye çalışmaları, okumalar, performanslar ve bir sergiden oluşan proje, merkezi üç farklı şehirde olan, üç uluslararası sanatçı inisiyatifinin üyesi veya davetlisi sanatçılar tarafından gerçekleştirilecektir: Karşı Sanat / İstanbul, Merkezkaç / Diyarbakır ve Rhythm Section / Münih.1
1 Karşı Sanat Kolektifi ve Enstitüsü (İstanbul merkezli) bir sanatçı kolektifi ve İstanbul Be- yoğlu'nda bulunan bağımsız bir sanat mekanıdır. 2000 yılından beri Karşı Sanat çeşitli uluslararası sergi, etkinlik ve eğitim programlarına ev sahipliği yapmıştır. Karşı Sanat, siyasi ve estetik kısıtlamalar olmadan tüm farklılıklara yer açmaya çalışan kar amacı gütmeyen bir organizasyon- dur.
Merkezkaç Sanat Kolektifi Diyarbakır merkezli, Diyarbakır, Batman ve Mardin'den gelen ve hala bu şehirlerde yaşamakta olan sanatçılardan oluşan bir kolektiftir. Bölgedeki çağdaş sanatın potansiyelini ortaya çıkarmayı ve uluslararası üretim süreçlerine eklemeyi amaçlamaktadır. Çağdaş sanat bağlamında, üniversitelerin ve güzel sanatlar liselerinin sanat bölümlerinden öğren- cilerle eğitim çalışmaları yürütmektedir.
Rhythm Section Münih merkezli, uluslararası bir sanatçı grubudur. Çalışmalarının merkezine ritmi alan farklı sanat alanlarından gelen çağdaş sanatçılardan oluşur.
Çok Yakın Ancak çok Uzak farklı güzergahlardan gelmiş sanatçıları estetik araçlarla, kararları birlikte alıp uygulayarak, mekanı ve zamanı ortaklaşa kullanarak, işbirliği içinde toplu bir sergi oluşturma deneyimine davet etmektedir.
15 Ocak 2020 Çarşamba
14 Ocak 2020 Salı
Hinterland Galerie ve Karşı Sanat işbirliğiyle gerçekleştirilen Mirasçılar/The Heirs başlıklı küratörlüğünü Ezgi Bakcay ve Barış Seyitvan'ın üstlendiği sergi, 30 Ocak-14 Mart arasında Viyana'da Hinterland Galerie'de. Yolunu düşüren herkesi bekleriz.
29 Ocak saat 19:00 Açılış
Adres: Hinterland Galerie
Krongasse 20 A-1050 Wien
Mirasçılar
"Kültürel mirasa değer verilmesi", kültürel ve ekonomik açıdan cömert bir eylem olarak görülebilir ancak bu eylem aynı zamanda kültürel gücün enstrumanlarından biridir.
Kültürel mirasın korunması, geçmişin yorumlanması olduğu kadar geleceğin de inşa edilmesidir. Eğer “tüm hükümdarlar kendilerinden önce hükmedenlerin mirasçılarıysa” kültürel mirasın mirasçıları tam olarak kimlerdir? Kültürel miras, zafer kafilesinin ganimetleriyse, hariç tutulanları nasıl tarif eder, geçmiş sahiplerinden söz etmeden nasıl tanımlayabilir, hükümdarların eline geçen kültürel hazineler üzerinde nasıl hak iddia edebiliriz?
Sanatçılar:
Elçin Acun, Aşkın Adan, Mehmet Ali Boran, Yağmur Çalış, Orhan Cem Çetin, Nilüfer Ergin, Rezzan Gümgüm, Rubber Hammer, Barış Seyitvan, Selim Süme, Dilek Winchester, Egemen Tuncer
The Heirs
"appreciation of cultural heritage" can be considered a generous cultural and economic practice but this practice also acts as an instrument of cultural power.
Protection of the cultural heritage is as much a construction of the future, as it is an interpretation of the past. If “all rulers are the heirs of those who conquered before them”, then who exactly are the heirs of the cultural heritage? If the cultural heritage is the spoils carried along in the triumphal procession, how do we define the cultural heritage that is excluded or how do we define it without addressing its previous owners and how do we claim back the cultural treasures from the rulers?
Artists:
Elçin Acun, Aşkın Adan, Mehmet Ali Boran, Yağmur Çalış, Orhan Cem Çetin, Nilüfer Ergin, Rezzan Gümgüm, Rubber Hammer, Barış Seyitvan, Selim Süme, Dilek Winchester, Egemen Tuncer